5 Ağustos 2014 Salı

VELİLER, ÇOCUKLAR VE TERCİHLER



Şu aralar ortaokul 8. sınıfta okuyan çocuklar pardon veliler lise tercihi yapıyorlar. Çocuklardan çok anne, babalar, ağabeyler, ablalar, teyzeler, dayılar büyük bir heyecanın içinde. “Aman evladım bak şu okulu yaz oranın matematikçisi iyi.” “Yok yok sen falan ilin bilmem ne lisesini yaz eğitim süper(!).” gibi telkinler, yol göstermeler havalarda uçuyor. Bir eğitimci olarak bu tablo dikkatimi çekti haliyle.
Garip bir durumun varlığını fark ettim düşünürken. Velilerimiz çocuklarının geleceklerine yönelik ne kadar da titizler değil mi? Hatta o kadar titizler ki bu mühim(!) tercihi çocuklarına bırakamayacak kadar da korkuyorlar gelecekten. Kendi tercihlerini yapamayacaklarını, doğru olanı-güzel olanı bulamayacaklarını düşünüyorlar çocuklarının. Haliyle telkinler yönlendirmeler birbiri ardına geliyor. Hatta durumu fazla ciddiye alanlar hızlarını alamayıp geçiyorlar bilgisayar karşısına çocuğunun yerine bizzat kendi eliyle tercih yapıyor.
Ve tercihler yapılıyor, liselere gidiyor çocuklarımız. Dört yılda bir arpa boyu yol gitmeyi zar zor öğreniyorlar ve ardından LYS-YGS sınavları geçiyor karşılarına duvar gibi. Bir sene iki sene derken üniversite kapılarına gönderiyoruz yavrularımızı. Peki, ne oluyor bundan sonra? Anlatayım. Tercihlerine güvenilmediği için istediği okula gönderilmeyen, istediği eğitimi alamayan çocuk liseden itibaren zorla gönderildiği okulda kendini geliştirmek çabası gütmüyor haliyle ve kurtulmak istiyor biran önce. Tatmin olamıyor yaptığı işten ve mutsuz bireyler haline dönüyorlar pek çoğu. Çocuklarının aldığı maaşın çokluğu ölçüsünde mutlu olacağını zanneden veliler sonra hayat altında ezilen çocuklarının sıkıntılarıyla baş etmek zorunda kalıyorlar. Peki, başka: velilerin çocukları üzerindeki hırsları yüzünden ülke; nice müzisyenleri, tiyatrocuları, sanatçıları, marangozları, işini sağlam yapan ustaları, kura hafızları, şairleri, yazarları vs vs kaybediyor.
Bir de dikkatimi çeken başka bir şey var şöyle ki: Velilerimiz, çocuklarının maddi tercihlerinde bu kadar titizken manevi tercihlerinde garip bir şekilde aşırı özgürlükçü(!) ve demokrat(!) bir hale bürünüyorlar. Asıl olumlu yönlendirme ve telkinlerin olması gerektiği konularda “Kendisi bilinçli(!) olarak yapsın.” gibi garip bir bahaneye sığınıyorlar. Garip çünkü bilinç denilen şey ancak eğitimle yani yönlendirmeyle olur sadece ve asla kendiliğinden gelişmez. Kendiliğinden olan ancak fıtrattır, bilinç bir çabanın sonucudur. İnsanlığın en büyük eğitimcisi olan Efendimiz (s.a.v) “Çocuklarınıza sağını solu ayırt edebildiğinde namazı emredin.” buyururken işte tam da bu gerçeği dile getirir. Manevi dünya iki kutuptur maddi dünya gibi seçenekler sergisi değildir, o da sadece iyilik ve kötülüktür. Çocuklarımızın iyiliği tercih etmelerini ancak eğitimsel metotlarla sağlayabiliriz.
Üzerine basa basa tekrar edelim ki: çocukları maddi tercihlerinde özgür(başı boş anlaşılmasın) bırakalım ama manevi tercihlerinde onları iyiliğin kapısında ve yolunda yalnız bırakmayalım. Vesselam efendim.
Hüseyin Hilmi ARSLAN

Yeni Ufuk 05.08.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder