Geçen haftaki yazımızda kurumsallaşmış bir muhalefetin veya
tarafgirliğin özünde çelişkiler taşıdığını izah etmeye çalışmıştık. Muhalif
olma veya destek verme durumunun eyleme göre şekillenmesi gerektiğini, ama
toptancı bir muhalefetin veya desteklemenin yanlışlığına değinmiştik. Bu hafta
ise aynı konu üzerinde tefekkür etmeye, fikir avlamaya devam edelim istedik.
Bir konuya, olaya, duruma muhalefet edenlerin muhalefet
ettikleri şeyle ilgili olarak yetkin bir bilgiye ve tecrübeye sahip olmaları
gerekir. Söz gelimi bir binanın inşaatında tesisat işlerinin yapımı ile ilgili
muhalif görüşleri olan bir kişinin tesisat işine dair bilgisi veya tecrübesi
olması gerekir, aksi takdirde muhalefeti gereksizdir. Duygular ve hatta
kulaktan duyma(medya dahil) verilerle hareket etmek hakkaniyet sayılmaz. O
yüzdendir ki aslında işin içinde olmadan ve dahi oturduğumuz koltuklardan
kalkmadan sadece bir ekrana bakarak edindiğimiz bilgilerle bir konuda muhalefet
yapmak yeterli ve doğru değildir. İşin özüne indiğinizde muhalefet için gerçek bir
sebep oluşturmaz. O zaman buradan şu sonuca ulaşabiliriz kanaatindeyim:
Muhalefet özü itibariyle yani kurumsallaşmamış saf haliyle sadece söz konusu
alanlar içinde ve sadece o alanın uzmanlarınca yapılabilecek bir şeydir.
Tabii yazının buraya kadar ki ve bundan sonraki kısımlarında
muhalefet kavramının içinde “muhalefete muhalefet” anlamına gelen tarafgirliği
de kastettiğimizi ifade etmeden geçmeyelim.
Bir diğer üzerinde durabileceğimiz durum da muhalefet etme
halinin kişiler ve kurumlar için genellenmesi ve bu muhalif olma halinin kişide
bir karakter halini alması mevzuudur. Özünde sadece yanlışlar konusunda
yapılması gereken muhalefet, bir takım hesaplar yüzünden genellenerek muhalif
olunan kişinin, kurumun her halinin yanlışlığı paranoyasına dönüşürse gerçek
muhalefetten, faydadan ve fikirsel gelişimden uzaklaşılır. Aynı durum doğrular
içinde geçerlidir ki her yapılanın doğru kabul edilmesi aynı sonuçları doğurur.
İşte kurumsallaşmış muhalefet anlayışının en büyük handikabı bu olsa
gerektir.
Muhalif olma halinin bir karakter özelliğine dönüşmesi ise
insan benliğinde bir açmazın, bir çıkmazın ifadesidir. Kendi iç dünyasında
ürettiği tutumlara dayanarak -bu bencilliğin ve kibrin tezahürü de olabilir-
kendi tutumunu dışında ne varsa ve hatta aynı tutumu karşı taraf sergilediğinde
dahi muhalefet eden insanlar psikolojik bir sorunun pençesindedirler. İşte bu
halde olan insan sürekli kendisiyle çelişir durur. Bu durumdaki bir insan için
“tutum” ifadesini kullanmamın sebebi ise böyle insanlar ancak tutum
geliştirebilirler gerçek fikre ve hikmete ulaşmak onlar için zordur çünkü onlar
gerçek fikrin değil benliklerinin derdindedirler. Ve böyle insanlar kendilerini tatmin etmek
için oradan buradan tırtıkladıkları güya delillerle bir karşı ispatın verdiği
heyecanın peşindedirler. Ve ancak
hikmetin ve doğrunun çilesini çekemeyecek olanları, hazır ve portatif
bilgilerle düşünce dünyasını inşa edenleri kendilerine inandırabilirler.
Biz, muhalefet kavramını iç dünyamızın aklî işleyişinde
doğru konumlandırdığımızda bizim için bir uzay teleskopu görevi görecek ve bizi
fikrin ve hikmetin uzak ufuklarında gezdirecektir kanaatindeyim. Vesselam.
Hüseyin Hilmi ARSLAN
Yeni Ufuk 15.07.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder